hgs  eokul   lgs   kyk  
  01.07.2024  

BU NE GÜZEL YAZIYMIŞ!

İkinci Meşrutiyet'in ilânından hemen sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Osmanlı Devleti arasında bilhassa Taşlıca havâlisi hakkında ihtilaflar vardı. Avusturya-Macaristan Hükümeti bazı toprakları ülkesine katmak istiyordu. Bu maksatla imparator bir basın toplantısı yapmıştı. Bu toplantıya, dünya matbuâtının belli-başlı mümessilleri katılmışlardı. Türk Basını'nı da Hüseyin Câhid temsil ediyordu. Fransızca konuşan imparatorun beyânatı, daha ziyade Osmanlı Devleti'ni ilgilendirdiği için, Hüseyin Câhid'in, beyanlarının hepsini tesbit etmesini istiyordu. Konuşması bittikten sonra Hüseyin Câhid'e:
"Söylediklerimi siz de aynen kaydedebildiniz mi? Meslekdaşlarınız sahifeler doldurduğu halde, sizin elinizde bir tek sahifecik var!.." dedi. Hüseyin Câhid Bey:
"Evet majesteleri, söylediklerinizin hepsini kaydettim. Dinlerken serî bir sûrette Türkçe'ye çevirerek yazdım. İsterseniz, Türkçe olarak yazdıklarımı Fransızca'ya çevirerek okuyayım!.." demiş...
Hüseyin Câhid iyi Fransızca bilirdi. Yazısını da çok ince yazardı. İmparator'un beyanlarından Osmanlıca tuttuğu notları Fransızca'ya çevirerek ifâde edince, imparator, onun elindeki bir tek yapraktan ibâret kâğıdı almış, yazıya bakmış ve hayretle:
"Bu kadar lâf, şu kadarcık küçük kâğıda nasıl sığdı! Bu ne güzel yazıymış..." demiş ve kâğıda uzun uzun bakmıştır.
Hüseyin Câhid, bana bu hâtırayı naklettikten sonra:
"Biliyorum, biz de latin harflerini tervîc ediyorduk. Büyük günah işlemişiz!.. Bu harflerle yazı yazamıyorum; elime kalemi alınca, latin harfleri fikrî insicâmımı bozuyor" demişti. (Tarihçi İ. Hakkı Konyalı, Zafer Dergisi, Ekim 1996, Sayı 238)